balıkesir

gömeç

Gömeç


Antik adı ‘Kisthene’dir. Yerleşim merkezinin kuzeyinde, deniz kıyısında, Eski Tunç Çağı’ndan itibaren kesintisiz yerleşilmiş Kızçiftliği Höyüğü vardır. Buradan çıkan seramik malzeme, ilçenin MÖ. 1200’den itibaren Ege Adaları ve Batı Ege Kıyıları ile sıkı ticari ilişkide olduğunu anlatmaktadır. İlçe merkezi 400-500 yıl önce 1 km. batıda, Balıbahçe mevkiinde ‘Ağaköy’ adı ile kurulmuş; daha sonra bugünkü yerine taşınarak, Emrutabat adı zamanla Armutova’ya dönüşmüştür. Merkezde yoğun arıcılık yapıldığından, merkeze bal peteği anlamında “Gömeç” adı verilmiştir. Gömeç adı Bucak Merkezi, Armutova adı ise, tüm Bucak’ın adı olarak kullanılmıştır. Gömeç I.Dünya Savaşı’nda Yunan işgaline uğramış, 6 Eylül 1922 tarihinde düşmandan kurtarılmıştır. Karaağaç Kasabamızda İstiklal Savaşı sırasında Ali ÇETİNKAYA’nın komutasında Karaağaç Cephesi Komutanlığı kurulmuş, savaş süresince görev yapmıştır. Gömeç Belediyesi, 1913’de kurulmuş, 1928 yılında kaldırılmıştır. Daha sonra 16.12.1955 tarihli Müşterek Kararname ile kurulmuş; 1956 yılında faaliyete geçmiştir. İlçemiz arazisinin % 70’i dağlık, %30’u ovalık olmak üzere 223km² olup, doğusunda Madra Dağı bulunmaktadır. İlçemizin yüksek kesimlerinde Kızıl çam yer yer fıstık çamı mevcut olup denize doğru Zeytin ağacı, tarım arazilerinde buğday, pamuk, domates fasulye, bezelye bamya ekimi yapılmaktadır. İlçemiz Çanakkale-İzmir (E-87) kara yolunun kıyısında yer almaktadır.Gömeç, İzmir’e 170 km Balıkesir’e 120 km uzaklıktadır.

Gömeç


İsmini Bal peteğinden alan bu şirin ilçe,Balıkesir ili sınırları içinde fakat Ege Bölgesi'nde, İzmir-Çanakkale karayolu üzerindedir.1660-1700 yıllarında  kurulan Gömeç,civarında 4-5 köyün birleşmesiyle büyümüş ve 150 yıl önce yapılan Balıkesir Ayvalık karayolunun,ilçe içinden geçirilmiş olması,ilçeye ekonomik üstünlük sağlamıştır. Gömeç 6 Eylül 1922 tarihinde düşman işgalinden kurtuluşundan 1956 yılına kadar bucak müdürlüğü ve muhtarlıkla yönetilmiştir. 1956 mart ayında belediye teşkilatı kurularak hizmete imkanları ölçüsünde devam etmiştir. 9 Mayıs 1990 tarihinde Gömeç ilçe statüsüne kavuşmuştur.

Gömeç Tarihi


Türklerin Anadolu’ya girmeye başladığı Xl. yüzyılın başlarından itibaren, özellikle Xlll. yüzyılda, uç bölgelerine yönelik göçlerle birlikte yoğun bir nüfusun bu bölgeye yerleştiğini belirtmek gerekir. Yalnız Batıya değil, bütün Anadolu’ya gelen Türklerin kimileri kent, kasaba ve köylere yerleşirken kimleri de göçebelik yaşamını sürdürmüşlerdir. Bu göçebelerin de zamanla toprağa yerleştiklerini görüyoruz. Anadolu’ya gelen boy ve oymaklar, çevresinde yaşadıkları dağ, tepe, sırt, ova, dere, yatak vb. yerleri doğal konumlarına göre adlandırdılar. Yerleştikleri kent ve kasabalardaki mahalleler- le köylerin adları geniş ölçüde Türkçeleştiril miş oldu. Kimi eski yerleşim yerlerinin adları da olduğu gibi korundu, ya da Türkçenin söy leyişine uyduruldu. Elimizde bulunan en eski belgeler, Anadolunun yerleşim tarihine önem li ölçüde ışık tutmaktadır. Bu bakımdan yer adları, toponomi incelemelerinin ve yerleşim tarihinin temel malzemeleri olarak göz önün de bulundurulmalıdır. Gömeç ve çevresindeki yer adlarının bu bağlamda incelenmesinin oldukça dikkate değer sonuçlar doğuracağından şüphe yoktur. Gömeç ve çevresi, XVI. Yüzyılda Karasi sancağının bir parçasını oluşturuyordu Bu bölge, Xlll. yüzyılın sonlarına doğru, Anadolu Selçuklu Devleti’nin çöküş sürecinde geniş ölçüde bir Türk nüfusunun akınına sahne oldu. Soyları Emir Danişmend Gazi’ye kadar uzanan Kalem Bey ile oğlu Karasi, Balıkesir’i merkez yaparak burada Karasi beyliğinin temellerini attılar.’ XIV. yüzyıl başlarında Anadolu’daki bütün beyliklerin kentlerini kasabalarını gezen ve bize bu ülkenin siyasal, sosyal ve ekonomik durumu konusunda oldukça zengin bilgi veren lbn Battuta, Balıkesir’in Karasi tarafından kurulduğunu ve oğlu Demirhan ta rafından oraya epeyce halk yerleştirildiğini yazmaktadır. Enveri’nin verdiği bilgilerden anlaşıldığına göre Karasioğlları denizcilikte donanma çıkaracak kadar başarı göstermişlerdir.° Karasi beyliğinin Osmanlı topraklarına katılmasıyla ilgili olarak kaynaklar, 1334, 1336, 1349 ve 1354 gibi değişik tarihler vermekteler. Bütün bu tarihlerin Orhan Gazi’nin hükümdarlık dönemini kapsadığını unutmamak gerekir. Uzunçarşılı’nın vardığı sonuca göre 1345’ten sonra Bergama ve Edremit havalisi ve 1363’te de 1. Murat’ın ilk yıllarında Çanak kale ve Edremit körfezine kadar olan Trova ve Eolya alanları da ele geçirilerek Karasi beyliği nin işgali tamamlandı. Böylece Çanakkale yöresi ve çevresinin Osmanlı egemenliği altına girmesi, Rumeliye dönük seferler için Osman lılara geniş açılımlar sağlamıştır. Bu, aynı zamanda Balkanlar’da ele geçen yerlere, Anadolu’dan sürgün yoluyla yerleşik ya da göçebe nufusun aktarılması için de yeni olanaklar yaratmış oldu. Şöyle ki en eski Osmanlı tarihleri olan Aşık Paşazade’ Neşri’ ve Kemal Paşaza de’nin’ eserlerine göre Osmanlılar, Rumeli’nin fethine başlar başlamaz ele geçirilen yerlere Anadolu’dan insan getirip yerleştirmişlerdi. Köylüler, göçebeler, dervişler vb. bu göçün ya da sürgünün temel gücünü oluşturmuşlar ve Rumeli’nin şenletilmesinde önemli bir rol oynamışlardır.’ Özellikle şeyhler, dervişler adına kurulan vakıfların yalnız Rumeli’nin değil, Anadolu’nun iskanında önemli bir işlevi yerine getirdiğine şüphe yoktur. Doğrudan doğruya Gömeç ve çevresiyle ilgili ayrıntıları, XVl. yüzyılda düzenlenen tapu—tahrir denilen sayım defterlerine borçluyuz. Daha önceki yüzyılarda, daha doğrusu Osmanlı’nın ilk zamanlarında yapılmış sayımların sonuçlarını kapsayan defterler bugün elde değildir. Osmanlı lmparatorluğu’nda nüfus ve arazi sayımları vergi gelirlerinin görev ve hizmet karşılığı olarak tahsis edilmesini öngören tımar sisteminin işleyişini denetim altında tutmak için yapılıyordu. Fakat bugün bu def terler geçmişin nüfus ve ekonomik yapısını anlamak için son derece önemli bir kaynak olarak kullanılmaktadır. Çünkü bu defterler belirli bir tarihte, her yerleşim birimindeki erkek nüfusla bunların tasarruf ettikleri toprak miktarını ve bağlı oldukları vergileri yansıtmakta aynı zamanda vergiden bağışık tutul muş olan reayanın durumunuda ortaya koymaktadır. Yine bu defterler bize her köyün kimin tımarı ya da mülkü olduğunu göstermekte, söz konusu yerde yetişen belli başlı ürünleri ve bunlardan alınan vergileri sayılara dayalı olarak aktarmaktadır. Bütün bunların ötesinde derbentler, pazar yerleri, tuzlalar, yağhaneler gibi yerlerle ilgili ayrıntıları da bu defterlerde bulmak olanaklıdır. XVI. yüzyıl başlarında Gömeç Edremit körfezi ile Dikili körfezini çevreleyen arazi üzerin de bulunan onlarca köyden biri idi. Bu yörede yönetim işlevi olan ve kasaba özelliği taşıyan iki önemli yerleşim yeri bulunuyordu, bunlar kuzeyde Edremit, güneyde de Ayazmend kazaları idi. Her iki kazanın da ayrıca iskelesi vardı. Nefs-i Edremit, Kanuni döneminde yapılan bir sayıma göre pazar durur bir kasaba idi ve toplam 12 mahalleden oluşuyordu. Burada 176 hane kayıtlı idi. Bunun yanında 57 mücerret (bekar), 9 hatip-imam, 1 muhassıl  4 sahib-i berat, 4 sipahizade, 3 sadat, 10 misafir de yine aynı tarihte burada yaşıyordu. Kasabada 2 cami ve 2 hamam bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayazmend (Altınova) kasabasına gelince:Burasının XVI. yüzyıl başlarında Edremid’den daha büyük bir kaza merkezi olduğu saptanmaktadır. Ayazmend’de pazar durur bir yerleşim birimi idi. Toplam 8 mahalleden oluşan kasaba 250 hanelik bir nüfusu barındırıyordu. Bunu yanında kasabada ayrıca 75 mücerred, 7 imam-hatip, 3 muhassıl, 1 pirifani, 3 sahib i berat, 2 sail (dilenci), 5 muhtesip ve muhtesipzade 3 sipahizade, 1 mariz (hastalıklı), 1 naip, 1 kadızade Ayazmend nüfusu içinde yer alıyordu. Kasabada 2 cami, 5 mescid ve 2 hamam bulunuyordu. Edremitle Ayazmend’in gümrük gelirleri birlikte hesaplanmıştır ki bu da toplam olarak 21366 akçayı buluyordu. Daha sonraki yüzyılda Katip Çelebi, Ayazmend’i sahll-i balırda bir kasaba olarak tanımlamakta fakat burayla ilgili olarak hehangi bir ayrıntıya yer vermemektedir. Gömeç, XVI. yüzyılda Ayazmend kazasında bir köy olarak görülmektedir. Köyün adının Türkçe. olduğuna şüphe yoktur. Bu sözün, arı peteği, erimemiş bal anlamına geldiğini Şemsettin Sami (s. 1213) yazmaktadır. Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğüne göre ise bal peteğini oluşturan altı köşeli gözeneklerden her birine gümeç denir. Gümeç Balı’nın anlamı ise gümeciyle birlikte bulunan süzülmemiş bal demektedir (1, 479). Daha eski kaynaklarda sözcük bal peteği, petek anlamına geldiği gibi kül ekmeği anlamını da taşımaktadır  Gömeç’in adıyla ilgili bu açıklamadan sonra gelelim bu yerleşim yerinin coğrafi konumuna. XVI. yüzyılın başlarında Piri Reis’in Gömeç’in bulunduğu yöreyi şöyle tanımlamaktadır: “Edremit limanı hristiyanlar tarafından yapılmış küçük bir limandır. Şimdiki halde ancak küçük gemiler girer. Daha sonra, bu limandan çıkıp, Armut Ovasının önüne varı- lırsa, burası da ağır parçalar için iyi yatak tır’ 1906(1322) tarihli Hüdavendig Vilayeti Salnamesi, Edremit’ten Ayvalık’a kadar uzanan kıyı şeridinde bulunan yerleşim yerlerini şöyle sıralamaktadır:Biraz cenubta Karataş mevkiinde (Adramityon) harabesine ve Kemer iskelesine tesadüf edilir. Buradan itibaren Ayvalık’a kadar sahil biraz girintili çıkıntılı olup sahile yakın yerlerde Taylı İli, Karaağaç, Yakup Köyü, Gömeç nahiye merkezi; Yayaköy, Hacı Osman, Keremköy karyeleni bulunur ve nihayet Ayvalık’a muvasa olunur. Bundan anlaşıldığına göre Gömeç, Edremit-Burhaniye-Ayvalık yolu üzerinde, kıyıdan bir iki kilometre içeride bir ova üzerinde kurulmuş bulunuyordu. Gömeç’in bulunduğu alan o tarihlerde Armutova olarak adlandırılıyordu. Bu adın daha sonra Emrudabad’a dönüştüğünü bi!iyoruz. Gömeç, Hüdavendig Vilayeti Salnamelerine göre işte Emrudabad denilen bu nahiyenin merkezidir. Nitekim Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan bir çalışmada, Emrudabad, Hüdavendig vilayetinin Karasi sancağına bağlı Kemer Edremit kazasının bir nahiyesi olarak gösterilmektedir. Yine bu çalışmadan anlaşıldığına göre Emrudabad nahiyesi daha sonra Burha niye kazasına bağlanmıştır. Gerçekten Başbakanlık Osmanlı Arşivinde bulunan 26 kanunisani 1313 (7 şubat 1898) tarihli bir sadaret tezkeresinden anlaşıldığına göre Emrudabad nahiyesinin Edremit kazasından ayrılarak, Burhaniye kazasına bağlanması uygun görülmüştür. Bu tezkerede aynen şöyle denilmektedir:


“Atufetlü efendim hazretleri.

Hudavendigdr vilayeti dahilinde Edremid kazasına merbut Emrudabad nahiyesi nin karibiyeti ve emlak ve arazilerinin yek dğerine mülasık olması hasebiyle Burhaniye kazasına rabt ve ilhakı hususunda vilayet-i mezkıre ye tebliğinin Dahiliye Nezareti Celilesine havalesi ve makam-ı vela-yı seraskeri ile maliye ve Defter-i Hakani nezaret-i celileri ne malumat itası tezekkür kılındığına dair Şu ra-yı Devlet Mülkiye Dairesinin mazbatası arz ve takdim kılınmış olmağa ol babda her ne vechile irade-i seniyye-i cenab-ı hiafetpenahi şeref müteallik buyrulur ise mantuk-ı münifi infaz edileceği beyanıyla tezkere-i senaveri terkim kılındı efendim. 16 Ramazan 1315 = 26 kanunusani 1313. Sadrazam Halil”.

Bundan anlaşıldığına göre Burhaniye kazası, Emrudabad nahiyesiyle Edremit kazası arasında bulunmaktadır. Emrudabad Burhaniye’ye daha yakındır. Burhaniye ile Emrudabad’ın emlak ve arazileri neredeyse iç içe girmiş bulunmaktadır. Bundan ötürü bu idari değişikliğin sayısız yararları görülecektir. Vilayet merkezinden yapılan bu öneri, dahiliye nezareti tarafından Şura-yı Devlet mülkiye dairesinde görüşülmüş ve sadaret tezkeresiyle de uygun görülmüştür. Bu kararın yürürlüğe konulduğunu bu tarihten sonraki sainame kayıtları doğrulamaktadır. Gömeç’le ilgili en eski bilgileri tapu-tahrir defterlerindeki kayıtlarda bulabiliyoruz. Elimizde bulunan ve Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk yıllarında düzenlendiği anlaşılan bir defterde Gömeç’le ilgili bir kayıt dikkatimizi çekiyor. Gömeç o tarihlerde Karasi sancağının Ayazmend Kazası- na bağlı bir köy olarak görünmektedir. Ne var ki çevredeki birçok köy adlarında olduğu gibi Gömeç’in de ikinci bir ad taşıdığı görülmekte dir ki o da Adil İli’dir. Eğer tapu— tahrir defterlerinin birinde buradan Adil İli nam-ı diğer Gömeç” olarak söz edilmeseydi bunlar kolaylıkla iki ayrı köy olarak değerlendirilecekti. Nitekim TT 166 numaralı defterde bu iki köy adı arasındaki bağlantı belirtilmemiş ve Gömeç Adil ili ayrı ayrı yazılmıştır. 981(1573) tarih K mufassalında ise yalnızca köyün adı Adil ili olarak kaydedilmiştir. Gömeç bu kayıtlara göre XVI. yüzyılın başlarında yani 1530’Iu yıllarda 6 haneyi barındıran bir köy olarak görülmektedir. Köyde bir de sipahizade oturmaktadır. Köyün yıllık vergi hasılı yine 6 hanelik bir nüfusu bulunan Dereköy’le birlikte toplam olarak 3534 akça tutmaktadır. Yine aynı tarihte Ilyas adlı birinin Gömeç köyünde vakıf olarak bir incirlik bahçesi vardı ve bu bahçenin de yıllık geliri 500 akça idi. Sultan ll.Selim (1566-1574) döneminde düzenlenmiş, 981(1573) tarihini taşıyan biri timar, diğeri evkaf olan iki defterden Gömeç üzerine daha ayrıntılı bilgiler edinebiliyoruz. Buna göre Adil ili nam-, diğer Gömeç reayasının bir bölümü Sultan Il. Selimin vakıflarının reayası arasında yer almak’tadır. Bunların 40 raiyyeti yani vergi mükellefini bulduğu anlaşılmaktadır. Bu 40 raiyyetin hane reisi ya da mücerred olduğu belirtilmemiştir. Bununla birlikte bu 40 neferi birer hane reisi olarak kabul etmek yanlış olmasa gerektir. Bu 40 reayanın vakıf gelirleri içindeki payı da belirtilmemiştir.Tımar defterine göre Karye-i dillhi’nde söz konusu tarihte kayıtlı reayanın tasarruf ettikle ri toprak miktarı ya da statüleri şöyle idi:Çift 440, Nim çift 4, Bennak 24, Mücerred 342.Bunların yanında bir mütekaid (sipahi) ve bir de yaşlı kimse (pir) kayıtlıdır. Köyün top lam vergi geliri 5324 akçadan oluşuyordu. Bu gelirin ayrıntılarının incelenmesi, köyün tarımsal niteliği ve ekonomik durumu konusunda önemli ipuçları vermektedir. Buna göre Gömeç’te buğday, arpa ve değişik zahire (mahlut) üretimi yapılıyordu. Ayrıca bostan ekiliyor ve soğan (piyaz) yetiştiriliyordu. Az olmakla birlikte pamuk (penbe), susam ekimi ve arıcılık da yapılıyordu. Bağcılığın da çok alt düzey de olmakla birlikte varolduğunu ve köyde da bağcılıkla uğraşan reayanın da bulunduğunu bu uğraşla ilgili vergi kayıtlarından anlıyoruz. Bu vergiler resm-i ganem ve resm-i ağıİ adı altında toplanmaktaydı. Ayrıca köyde bir değirmen vardı. Ancak bu değirmen bütün yıl işlemiyordu. Ödenen vergiye (15 akça) bakılırsa bu değirmen ya altı ya da üç ay işleyebiliyordu. Gömeç’e yakın çevre köylerdeki vergi gelirleri aşağı yukarı aynı idi. Bu, yörenin ekonomik ve tarımsal koşullarının özdeş olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ne var ki çev re köylerde nohut, bakla gibi ürünler de yetiş tirihiyor, daha doğrusu pazara iletilebilecek kadar bir üretim yapılabiliyordu. Bu ürünler her halde Gömeç’te de yetişiyor, fakat sadece ailelerin gereksinimlerine yanıt veriyordu. Çünkü Osmanlı vergi sisteminde pazara iletilecek düzeyde olmayan bu gibi ürünlerden vergi alınmazdı. Öte yandan yörenin çok geniş ölçüde zey tinliklerle kaplı olduğu göz önüne alınırsa zeytinle ilgili herhangi bir kayda rastlanmaması dikkati çekmektedir. Oysa sözkonusu yüzyılda Ege bölgesinde zeytin ve zeytincihik ekonomik yaşamda belirli bir yer tutuyordu. Bu nedenle ilgili defter kayıtları zeytin mahsulünden, zeytinliklerden, zeytinyağından ve zeytin değir menlerinden söz etmektedir. Buna bağlı olarak, kimi yerlerde sabunhaneler bulunuyor ve sabun üretimi de yapılıyordu. Kimi şehir ve kasabalarda kurulan hafta pazarları içinde zeytin pazarına da rastlanmaktadır. Ne var ki zeytinciliğin bu yörede daha sonraki yüzyıllar da çok büyük bir gelişme gösterdiği, ekonomiye önemli bir katkı sağladığı anlaşılmaktadır. TK152 numaralı Karasi mufassalına daha sonra eklenmiş bağımsız sayfalar (visale) bu bölgede binlerce zeytin ağacının varlığını ortaya koymaktadır Gömeç’in XVII. ve XVIII. yüzyıllardaki tarihsel gelişimini incelemek ayrı bir konudur. Ancak burada XIX. yüzyılda onun bağlı Olduğu Hüdavendig Vilayeti Salnamelerinde verilen bilgileri değerlendirmekle yetineceğiz. 1296 (1878) tarihli salnamede Emrudabad nahiyesinden kaza olarak söz edilmekte bu kazanın nüfusunun 1592’yi bulduğu belirtilmektedir. Bunun 1523’ü müslim, 71’i ise gayrı müslim di. Toplam hane sayısının 537 Olduğu kaydedilmiştfr Bu nüfusun kazaya bağlı köyleri değil herhalde doğrudan doğruya merkezi kapsadığı anlaşılmaktadır.1324 (1906) tarihli salnameye göre Gömeç nahiyesinin bağlı olduğu Burhaniye kazasının genel nüfusu ise 5091 idi. Bunun 4176’sı Müslüman, 889’u Rum, ve 26’sı da Ermeniydi Gömeç nahiyesinin bağlı olduğu Burhani ye kazasında bağ ve bahçeler içinde bulunan dutluklardan koza elde etmek için Duyun-ı Umumiye yönetiminden 5000 tane dut fidanı alınmış ve parasız olarak sağlanan ipekböceği tohumu üreticilere dağıtılmıştır Bu çabalann sonucunda yörede ipekböcekçiliğinin belirli bir gelişme gösterdiğine şüphe yoktur. Nitekim 1325 (1907) tarihli salnamede vilayet içinde ipek üretilen yerler arasında Burbaniye kazası da sayılmaktadır ve burada 500 kilogram yaş koza elde edildiği belirtilmektedir Yine bu yıllara ait salnameler, nahiye merkezinde bir cami, bir medrese, bir mektep (sıbyan) ve üç hanla birlikte iki zeytinyağı, bir de un fabrikası bulunduğunu yazmaktadır. Ayrıca nahiye merkezinde yani Gömeç’te iki fırın bulunuyordu. Gömeç 1325 (1907) tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesine göre Emrudabad nahiye  merkezindedir. Salname, bu nahiye merkezinin 162 haneyi barındırdığını kaydediyor. Bu sayıyı 5’le çarparsak bu tarihte Gömeç’ in 600 kişilik bir nüfusu barındırdığı sonucuna varabiliriz Gömeç cumhuriyet döneminde bir bucak merkezidir. Bununla ilgili olarak Inönü Ansiklopedisi’nde şu bilgiler bulunmaktadır: Armutova (Emrudabad)
Balıkesir’in Burhaniye ilçesine bağlı tam örgütlü posta ve telgrafı bulunan bir bucak merkezi Burhaniye’nin 16 kilometre güney batısında kıyıdan 3 kilometre içeride Ayvalık-Burhaniye şosesi üzerinde bulunan Gömeç köyüdür. Armutova bucağı nüfus tutarlar, 5944 (1955) olan 15 köyden meydana gelmiştir. Bucak merkezi 2035 nüfusludur, burada hafta pazarı kurulur. 
Bugün 5 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol